-
1 aşırı
кра́йне* * *1.чрезме́рный, непоме́рный, кра́йний, экстреми́стскийaşırılar — экстреми́сты
aşırı sağcı — ультрапра́вый
aşırı sevgi — чрезме́рная любо́вь
aşırı üretim — эк. перепроизво́дство
aşırı yoksulluk — кра́йняя бе́дность
2.aşırı yorgunluk — переутомле́ние
чрезме́рно, кра́йнеaşırı derecede — а) сверх ме́ры; б) чрезме́рный, кра́йний
aşırı gitmek — переходи́ть все грани́цы, выходи́ть за ра́мки дозво́ленного
aşırı söylemek — говори́ть сли́шком до́лго / мно́го
3.çocuk aşırı üzülüyor — ребёнок о́чень страда́ет
че́рез, за, по ту сто́ронуdağ aşırı — по ту сто́рону горы́, за горо́й
deniz aşırı ülkeler — замо́рские стра́ны
gün aşırı — че́рез день, раз в два дня
onlar bizden bir ev aşırı oturuyorlar — они́ живу́т че́рез дом от нас
См. также в других словарях:
çok — sf. 1) Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı Bana matematik çok kolay geldi. F. R. Atay 2) zf. Aşırı bir biçimde Ben annemi çok severim. Birleşik Sözler çok anlamlı çok ayaklılar çokbilmiş çok çok … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötü — sf. 1) İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı Kötü bir kalem. 2) Zararlı, tehlikeli Kötü adam. 3) Korku, endişe veren Yabancının bu kötü kasdına yalnız azmimizle karşı koyduk. R. E. Ünaydın 4) Kaba ve kırıcı… … Çağatay Osmanlı Sözlük